5 Mayıs 2010 Çarşamba

Üstün DÖKMEN ile kişisel gelişim üzerine bir röportaj

KİŞİSEL GELİŞİM GEREKLİ OLABİLİR,




AMA BU İYİ Mİ KÖTÜ MÜ,


İŞTE BU TARTIŞILIR


Kişisel Başarı: Sizce kişisel gelişim nedir? Nasıl tanımlarsınız?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Batı dünyasında kişisel gelişim; bireyin bireyselliğinin vurgulanması, yeteneklerinin farkına varması ve bu yetenekleri dış dünyayla bağdaştırarak dış dünyaya uygun bir şekilde geliştirmek olarak tanımlanıyor. Bu çok iyi mi? Tartışılır... Genelde kişisel gelişimin iyi olduğu söylenir. Evet, ben de kişisel
gelişim alanında çalışıyorum, ama “Küçük Şeyler 2” adını taşıyan son kitabımda bu konuyu tartışmak gerektiğini söyledim. Kişisel gelişime farklı açıdan da bakmak gerekiyor. Yanı kişisel gelişimin de kendi kendini irdeleyerek, kendine farklı bir gözle bakarak kendini değiştirmesi gerekiyor. Bireyselliği vurgularken, kişisel gelişim, aynı anda tek bir insan yaratma gibi de bir sonuca götürebilir. İnsanlar aynı seminerleri, aynı kursları alıp bir an önce rakiplerini geride bırakıp yükselsin gibi bir rol oynayabilir. Bu, iyi bir şey mi bu da tartışılır. Yani kişisel gelişim, kendi kendi ile de çelişen bir şey diye de düşünülebilir.



Kişisel gelişim, birinci olarak; bireyselliği vurguluyor, ikinci olarak; tek tip insan olmayı, daha çok kazanmayı ön plana çıkartıyor. Batının hızlı koşuşturma tarzı içerisinde kısa sürede çok iş yapma, çok para kazanma, bir an önce terfi etme dünyasına yönlendiriyor. Bir an önce terfi etmenin bir erdem olduğu dünyada kişisel gelişim gerekli olabilir, ama bu iyi mi kötü mü, işte bu tartışılır.



Kişisel Başarı: Kişisel gelişim konusu, ülkemizde biraz farklı bir algılamaya neden oluyor gibi. Gerek kişisel gelişim hizmeti sunanlar gerekse bu hizmeti alanlar için… Kişisel gelişime, bir destek hizmeti olmanın ötesinde, bireyi tam anlamıyla yeniden kurgulamak gibi anlamlar da yüklenebiliyor. Bu doğru mu sizce? Kişisel gelişimin sınırları nerede biter?

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Kişisel gelişim, kişiyi ezmemeli. Yani genelde eğitim sisteminin amacı, bireyin iç dünyasını zenginleştirmek, potansiyelini ortaya çıkarmaktır. Kişisel gelişim de bu amaca hizmet ediyorsa eyvallah. Ama, sanki günümüzde birtakım insanlar, kişisel gelişimin ağırlığı altında eziliyorlar. Yani, fil olmak iyi bir şeydir. Filin doğada düşmanı yoktur bildiğim kadarıyla. Çok güçlü, aslan filan da bir şey yapmıyor. Fil, güçlü, iri olduğu için doğal düşmanı yok, ama filin en önemli düşmanı da kendisidir. Mesela bir fil yavrusu ters yattığı zaman, 5-10 dakika içinde kalkması gerekiyor. Kalkamazsa kendi ağırlığı altında eziliyor, kaburgaları, ciğerinin içine batıyor ve ölüyor. Böyle olan dişi filler, özel bir ses çıkarıyor, koşup gelip kaldırıyorlar onları. Yani bir filin doğal bir düşmanı yok. Niye güçlü, çünkü ağır... Ama yan yattığı zaman, gücü onun aleyhine çalışıyor. Dünyada biz insanlar için de bazı şeyler böyledir.



Kişisel gelişim güzel. Seni geliştiriyor, seni daha güçlü yapıyor. Bir bakıma iyi bir şey, ama bu niçin yapılıyor? Başkalarını geçmen için yapılıyor. Ama o zaman biz olmayı da engelliyoruz. Şimdi kişisel gelişim konularından birisi ekip olmak, öyle mi? Adı üzerinde kişisel gelişim, “sen kişisel gelişirsen öteki beş kişiyle nasıl ekip olacaksın?” Kendi içinde bir çelişki var. Niye top yekûn gelişmiyoruz? Karı koca, bireyselce mi gelişmeli, ailece mi gelişmeli? Kendi içinde çelişkileri de var. Niye top yekûn gelişmek değil? Niye ailenle, ülkenle top yekûn gelişmek değil? Ben kişisel gelişeyim, o da kişisel gelişsin, kim daha iyi gelişirse o müdür olsun... Ama o zaman ekip olamayız.



EN YAKIN ARKADAŞINA KAZIK ATABİLİRSİN. KİŞİSEL GELİŞİM SEMİNERİNE GİTTİM. KONU NEYDİ? EKİP OLMAK... BU BİRAZ KOMİK



Kişisel Başarı: Kişisel gelişimde şu daha ön planda... İnsanlar, karakter özelliklerine göre, o karakter özelliklerini kullanarak ve onu en üst düzeye çıkararak geliştiğinde, en iyinin yapılması sağlanmış olmaz mı? Bir insanın belirli nitelikleri var ve insan, bu niteliklerini en üst düzeye çıkarmaya çalışıyor. Sahip olduğu bir niteliği fark ediyor ve bu niteliğini geliştiriyor.

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Batı dünyası, bu dediğini karı artırmak ve üstü kapalı tek tip bir insan yetiştirmek şekline dönüştürmüş gibi görünüyor. Bu da bir görüş. Böyle düşünenler de var. Gençler üniversiteyi bitiriyorlar, işe girdikten hemen sonra saçlar briyantinli, şık kravatlı erkekler, çıta gibi kızlar, ellerinde çantalar, kıpır kıpır koşturuyorlar. Bir şirket için çalışıyorlar. Girerken bir rekabet var. Girdikten sonra da, hızlı gelişmek için... Çünkü piramit, gittikçe daralıyor. En fazla gelişen, piramitte en fazla yukarı çıkar. O zaman burada bir ekip, bir birliktelik yok. En yakın arkadaşına kazık atabilirsin. Kişisel gelişim seminerine gittim. Konu neydi? Ekip olmak... Bu biraz komik... Çünkü ekip oluyorsan, birlikte gelişelim, ama rakip olacaksak da ekip olamayız. Farklı takımdan kişiler koşuyorlar, yarışıyorlar. Bunların hepsinin ekip olduğunu düşünür müsün? Farklı takımdan kişiler, ekip mi? Hayır. Kim iyi gelirse, o yarısı kazanır. Her ülke takım olabilir, ama farklı ülkelerden takım olmaz. O zaman birinci olmaz. Ama bir futbol takımın içindekiler rakip olmamalı, takım olmalı. Ama, beş ayrı takım oyun içine katılıyor, beşinin tek bir ekip olduğunu düşünemeyiz. İş yerinde herkes tek tek geliştiği için, ben seni güçlü görürsem ben seni ezerim. Eziyor mobbing yapıyor. Mobbing’in Türkçesi yıldırmadır. Seminerlerde rakibe çelme takma öğretilmez, ama gerçekten bir yere gelmek istiyorsan o zaman birilerini de çelmeleyeceksin



Kişisel Başarı: Ama şu var... Kendini tanıyıp, kendi özelliklerini ön plana çıkardığında karsındakine çelme takmana gerek kalmayacak, zaten kendini bir üst düzeye çıkarıyorsun

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Evet, ama giderek piramit daralıyor



YANİ ÜNİVERSİTEDE PİYASAYA ADAM HAZIRLAMIYORUZ



Kişisel Başarı: Kişisel gelişim konusuna olan ilgide son yıllarda ciddi bir artış görülüyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Toplumsal değişimin hızı, bireyin uyum sağlama yeteneğinin üzerine mi çıktı acaba? Birey, neden böyle bir yönelim içine giriyor?

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Olabilir toplumsal gelişim vardır. Yeni sistemin, yeni çalışma sisteminin gerektirdiği özellikler, okulda tam okutulmuyor. Yani üniversitede piyasaya adam hazırlamıyoruz henüz. Batıda öyle, ama bizde üniversite, tam piyasanın istediği adamı hazırlayamıyor. O zaman bu açığı kapatmak için hizmet içi eğitim gerekiyor. Hizmet içi eğitim verilirken, işin gerektirdiği özellikler, mesleki beceriler verilir. Mesela bozulmamak eleştiriye açık olmak öğretilir. Kişisel gelişimdeki konulardan birisi de eleştiriye açık olmaktır. Eleştiriye açık olursan, ne olur? İşinde daha iyi olursun. Ama bizde, üniversitede mühendislik fakültesinde kimse bunu öğretmiyor. Ekip olmak da öğretilmiyor. Biz mühendislik yapmayı öğretiyoruz. Çok az yönetim dersleri veriliyor. Üniversitedeki bu açığı, hizmet içi eğitim ile kişisel gelişim alanındaki eğitimlerle özel sektörde veriliyor.



Kişisel Başarı: Sizce, eğitim sürecinin bireyi hayata hazırlamada yetersiz kalması bir neden olarak kabul edilebilir mi?

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Evet, evet edilebilir.



Kişisel Başarı: Kişisel gelişim çalışmalarını kim yapmalı, kişisel gelişim uzmanı kavramı kimi ifade etmektedir?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Bu tartışılabilir. Böyle bir şey olması için, “kişi” sözcüğü olduğu için, psikoloji var. Psikoloji alanında kişinin temel bir eğitim görmüş olması lazım. Herkesin bu alana girmesi uygun değil. Yani işletmecinin, avukatın, mühendisin kişisel gelişim alanına girmesi hiç uygun değil. Şimdi yaşam koçluğu modası var. Herkes yaşam koçu olabilir. Bu uygun değil. Ancak psikoloji alanında bilgisi olan, sanayi ve endüstriyi tanıdıktan sonra kişisel gelişim eğitimi verebilir. Herkesin, her önüne gelenin bu eğitimi vermesini uygun bulmuyoruz.

İYİ BİR PSİKOLOG, BEDEN DİLİNİ KESİNLİKLE CİDDİYE ALMAZ

Kişisel Başarı: Kişisel gelişim konusunda, kişisel gelişim uzmanları ile psikologlar arasında bir yetkinlik çatışması yaşanıyor. Her iki kesim de kendisinin bu konuda yetkin olduğunu savunuyor. Mesela beden dili arasındaki bağlantı...

Prof. Dr. Üstün Dökmen: Bu, tamamen psikolojinin konusudur. İyi bir psikolog, beden dilini kesinlikle ciddiye almaz. Psikolojinin konusudur, ama ciddiye almayız. Şimdi, alanı psikoloji olmayan birisi, beden dili konusunda eğitimler verir. Şirketler de alıyor bunu. Bu kandırmacadır. Yani beden dilini öğrendiğin zaman, satışların artacak, o zaman öğrensinler bunu, satışları iki katına çıkarsınlar. Ama olmuyor. Çok kesin bilimsel kanıtlar yok. Yani elimi bu şekilde yaparsam bir şey saklıyorum, başka bir şekilde yaparsam iletişime kapalıyım. Bu konuda düşük bir ilişki bulunabilir. Ama iletişimi buna dayanarak kurmamalıyız. Yani bu biraz simyacılığa giriyor. Simyacı nedir? Bakırı, demiri katıp altın yapmak, ya olur, uğraşalım, belki yaparız. Evet, altın yapmak mümkündür, ama o kadar pahalı ki... Borcunu ödemiyor. Yani simyacılık, verimli bir şey değil. Yani senin şapkanın şekline bakıp, senin kişiliğin hakkında sana bir şeyler söylersem, bu keçiboynuzu çiğnemek gibi, çok ufak bir tat gelebilir, ama kesin bir şey değil. Şimdi alandan olmayan, beden dilinin çok muazzam bir şey olduğunu düşünüyor. Alanı psikoloji olmayanların bu işi yapması etik değil. Kim yapar, isletmeci yapar, mühendis yapar, ama bu yanlış bir şey.



Kişisel Başarı: Peki, beden dilinin karşı tarafta uyandırdığı sezgiler. Konusunda ki düşünceniz nedir?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Eğer ölçülmediyse, bu yıldız falı gibidir. Yani gökyüzündeki yıldızların durumu, sizin kişiliğinizi etkiliyor olabilir. Belki etkiliyor, ama ölçülmeden bir şey söylenemez. Beden dilinin uyandırdığı etki, farklı bir kültürde farklı bir anlama gelebilir. Biz, misafiri uğurlarken el sallarız, kimi kültürlerde kendi üstüne çamur sürerler. O zaman iyiye uğramış oluyor. Şimdi Ruslar, dudaktan öpüşüyor, dudaktan öpmedikçe ticaret olmayacak. Satamayacağız. Ama, bizim kültürümüzde böyle bir şey yok. Beden dilinin evrensel bir şey olduğu söylenmekte, ama böyle değil. İngiliz, sizinle mesafeli durdu, ama adam sizle hiç de soğuk olmayabilir. Benim bir araştırmam var. Ondan ilginç bir örnek vereyim. Söyleyin, eşek nasıl bağırır? AAAAİİİİİİ AAAİİİİİ der değil mi? Ama başka kültüre soruyorum, İİİİAAA İİİİAAA der diyorlar. Niye? Aaaiiii mi? İiiiaaa mı? Aaaiii dediğinde hangi havyan olduğunu anlamıyor.



Kişisel Başarı: Toplumsal sorunlarda yaşanan artışlar, işsizlik, güvenlik sorunu, şiddet… Vs. bireylerde önemli psikolojik travmaları da beraberinde getiriyor. Bu konuda sonuç ve nedenler birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Örneğin, şiddete neden olan sorunlar ortadan kaldırılamadığı sürece, şiddet konusu hem sorun hem de sonuç olarak farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkıyor. Kişisel gelişim ile psikolojik ve toplumsal sorunlar arasında ilintili bir durum var mı sizce?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Evet, var. Söylediklerin geçerli. Doğru sayılabilir. Kişisel gelişim boş değil. Bir organ varsa, buna ihtiyaç vardır. Bir toplumda gelenek görenek varsa, buna ihtiyaç vardır ki, yaşamıştır yüzyıllardır. İşlevsiz bir şey yaşamaz dünyada. Mesela, öfke ile başa çıkma. Öfke ile başa çıkma, kişisel gelişim konularından birisidir. Öfke, saldırganlık var toplumumuzda. Bununla başa çıkmaya ihtiyaç var. Yani giyinmek gerekiyor. Hava çok sıcak, veya çok soğuk... Vücudunuzu adapte edebilmeniz için giyinmek gerekiyor. Güzel giyinelim, moda olalım. Ama bu moda, yılda üç defa değişip insanları perişan etmemelidir diye düşünüyorum. Moda iyi bir şeydir, ama tek amaç olmamalı. Mesela giyecek araç mı, amaç mı olmalı? Araç olmalı. Aynı şekilde, kişisel gelişim de amaç haline dönüştürülüyor, ama araç olmalı. İyidir, yararlıdır. Araç olursa eyvallah. Ama amaç olduğu zaman... Bu uygun değil. Daha mutlu, daha başarılı olmak için bir araç olmalıdır. Kitap okumak da amaç olmamalıdır. Yani, niye bu kitapları okumak amacım olsun? Araç olmalıdır. Daha mutlu, daha uyumlu, daha rahatlamak için bir araç olmalıdır. Arada bir kitapları düşünmeliyiz. Uygun mu, iyi mi, az mı okumalıyım, çok mu okumalıyım, ne kadar okumalıyım, ne okumalıyım? Kitap okumak iyidir, ama üzerinde düşünmek gerekir. Kişisel gelişim iyidir, ama üzerinde düşünmek gerekir. Bunun felsefesini yapmak gerekiyor. Biraz başlangıçta bunu yapmak gerekir.



YEYİN TAMAM, AMA YEDİĞİNİZE DE BAKIN

Kişisel Başarı: Kişisel gelişim konusunda bireylere önerileriniz nedir? Bu hizmeti alırken nelere dikkat etmeleri gerekir sizce?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Kişisel gelişim alsınlar, ama ne olduğuna bakarak alsınlar. Yiyin tamam, ama yediğinize de bakın. Yani son kullanma tarihine bakın, ya da içinde ne var, boya mı var, rengi güzel ama, meyve mi var, yoksa boya mı var? Herkesin yaptığı ekmeği yemeyin. Eski Yunanlının birisi demiş işte; etle ekmeği aynı yerden almak iyi midir? Yani, ekmeğin iyisini bulmaya çalışalım. Bir yaştan sonra her gün et yemeyelim.



Kişisel Başarı: Üstün Dökmen ’in bir günü nasıl geçiyor?



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Üniversitede derslere giriyorum. Kişisel gelişim seminerleri veriyorum. Şirketlere seminerler veriyorum. Profesyonelce paralı seminerler veriyorum. Ara ara halka tamamen parasız seminerler veriyorum. Devlet kurumlarına okullara tamamı ile ücretsiz konferanslar, seminerler veriyorum. Tiyatro yazarak, roman yazarak günlerim geçiyor. Aynı zamanda yaşamın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Sevdiğim şeyleri yaparak... Köprüden geçerken boğaza bakarım. Gelişmeye ve geliştirmeye çalışıyorum.



Kişisel Başarı: Peki, hocam uyku düzeniniz nasıl? Çok yoğun bir temponuz var. Uyku düzeni hakkında yazılan kitaplar ve söylenilen şeyler vardı bu konuda...



Prof. Dr. Üstün Dökmen: Az uyursan uykun kısalır biyolojik olarak. Bu konuda bilgilerin verilmesi için tıp konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Uyku düzeni hakkında başta hekime sormak gerekiyor. Az süre uyuduğun zaman ömrün kısalır. Çok uyuduğun zaman da zaten yaşamamış olursun. Yani günde 12 saat uyursan ömrün yine kısalmış oluyor mu, olmuyor mu? Ve 60 yaşına kadar yaşadın, her gün 12 saat uyudun. 30 yılı gitti zaten. Optimumu yakalamak önemlidir.





Ropörtaj: Göksu Kayış



(Kisiselbasari.com Yöneticisi)



Kaynak: www.kisiselbasari.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder